Tüm piyonlarım tükendi... Elimde bir şah… nereye koysam kendine mat çekiyor...
Cemreler ihanet ediyor adına...Aslı hükümsüz... kendini bile ısıtmıyor..
adım lâl kalıyor zemheri ayazlarına... (d)üşüyorum..
muhaciri değilim gayrı bu Arafın..
ne cennet kokabiliyorum, ne cehennem yanabiliyorum..
kendimsiz bir kent kuruyorum yokluğunun sokağına..
baykuşlara sakinlik yapıyor kentimin ıssızlığı…
sesine parazit yapan bir sesle yıkılıyorum
uğraşma aşk...! kaldıramazsın;
kumdan kaleler gibi bir rüzgarlık değil, bir cümlelik yıkımlarım..
bilmem ki hangi rihter ölçer sarsıntılarımı..
artçı sellere verirken sitemimi,
sana “sus”arken, ölüme “su”sarken,
müptelâsıyken kahramanı bıçaklanmış masalların
aşk için aşıkları ezip geçmişken,
susma ömrüm!…
şehâdet getir cinnetime…
öznesi sen olan bir ömre verdim adını,
ki ölüm yar olana kadar tek yâr dediğim ol diye..
sana geldim, ölüme yâr etme diye.
Susma diye çırpınışlarımın tek müsebbibisin..
Biliyorum aldırmıyorsun
Dönmeyeyim istiyorsun sultanlığına
Ve aslında aşk'tan korkuyorsun
Zulmetin sırtımda yama olurken yar'alarıma
Hani olur da geldiğimde bir gün
kapanacaksa yüzüme şehrinin kapıları,
her lisanı lâl bırakan bakışlarım anlamını yitirecekse eğer
ve el elini tutacaksa ellerin,
Elimde değil yanacağım
O vakit gülüp geçeceksen yangınlarıma,
Sarmayacaksan,
Benimle kınanıp, benimle yanmayacaksan,
Cennetten kovulmayı göze almayacaksan,
Bir sözüne çölde vaha gibi susarken
öyle umarsız susacaksan… sen de sus ömrüm!…
Sus!... Sus ki, ölüm bana yâr,ben ölüme Yâr olayım…
sen toprak kesil cesedime…