Aynalar…
Yusuf aynalar…
Bir gece ruhumu bana gösterince, içine düştüm kendi sırrımın.
Yollar uzun,sorular bambaşkaydı içimde.Bu sır,gittikçe yabancılaşmak sürgit yaşama .
Yüreğin buhurunda demlenmeliydi söz , kulaktan kalbe akmalıydı mana,suretten sirete
uzanmalı her yol... Ve artık göze almak anlaşılmamayı,yadırganmayı,çemberin
dışında kalmayı...
Oysa ne gam!...
Yürüdü kervanlar şahdamarımdan kılcaldamarlarıma doğru.
Yusuf'a doğru...
İnsanlar başka başka Yusuf ,kimisinin gözü ekmek ile aşta,kimileri altın ile gümüşte ,
kimileri makam ile yarışta ,kimisi al yeşil kumaşta.Onlara baktıkça sendeki güzelliğin
kıblesine yöneldim her yaşta.
Zaman eskitti toz pembe hayallerini Yusuf,
yerine başkalarını koydu.
Azaldılar köhne yalnızlıklarında,kazandıkça kaybettiler Yusuf .
Onların yitiklerini topladım, gittiğim kentlerde,onların kör baktıklarına kalbimi çadır yaptım.
Saçlarını okşadım hayalleri yıkılmış kızların,çocukların mahzun bakışını gülüşe
çevirmeyi sevdim,sahnede trajik rolleri alıp üstüme, alkışları onlara bıraktım.
Ne namım vardır ne yadım dillerde;ben bile unuttum kendimi kendi mahzenlerimde
tam on/yedi sene...!
Aynaları sildim Yusuf,elimde gömleğinden bir parça,aynalar sildim...
En eski fakat, eskimeyen güzelliğini anlayayım böylece.Görmek yetmez ,bilmek yetmez .
Anlamak için göz yetmez,söz yetmez.
Aynalar sende Yusuf,yorgun yüz bizde…
Seni göstermeyen aynaları kırmadan,nasıl ulaşabilir
insan salt güzelliğe?
Senin güzelliğin her göze ayan değil,güzelliğini her nazar görücü değil.
Seni pazarda satan görseydi güzelliğini ...
Görseydi...
Ama hayır ,göremedi.
Çağlar berisinden bakıyorum sana Yusuf,devasa aynaların odaları süslediği
çağlardan.Makyajsız bakılamayan aynaların çağından.Işıklar karartılmadan
bakılamayan aynalardan dem vuruyorum .Günahın esmerleştirdiği yüzlerin
hınçla kırdığı aynalardan..
Kimsenini kimseye ayna hediye etmediği çağlardan sesleniyorum sana...
Sen ki bir dağsın gönül burcumda ,ben dağın ayak ucunda.Sen bulutlarla
hemdem olmuşsun Yusuf.Vakarlı bir dağın zirvelerine bakan bir taş parçasının
azmi bendeki…
Oysa seni anlamak Yusuf çileyi göze almaktır,hani herkesin kaçtığı çöle koşa koşa
varmaktır.Ne garip değil mi Yusuf, mutluluğun yollarını ararken çağdaşlarım,
ben yola düşmüş hüzünleri kolluyorum.
Göz başka Yusuf ,
Gözler var başka dil başka, söz başka…
Ben aynalara bakıyorum.
Can aynamda seni arıyorum, bulsam keşke...
Züleyha başka görüyor,
Mısır azizi başka,
Yusuf bir ayna!
Her şeyi sadece Yakub biliyor!
Sır başka…
Seni göstermeyen aynalar kırılsın Yusuf.Suretinin düşmediği aynalar nedir ki
karanlıktan başka?Sen miladı olmayan bir güzelliksin Yusuf,miyadı dolmayan bir güzelliksin.
Değil mi ki yüzyıllardır güzelliğini şerh ediyor şairler,yüzyıllardır
anlatıla anlatıla bitmeyen bu güzellik ;
ne olabilir ki aynadaki sırdan başka...!