....‘’Biz’’ derviş…
Adından önce var olmayan, biz, kavuşmaların berisinde, hasretin yamacında kalıyoruz.
Yalanlardan kalan gerçekler uğurluyor her defasında içimizi.
Ve arsızlığımızla sobeleyip inkarımızı oyun dışı bırakıyoruz, gerçeği senin yanılttığını bilerek.
Gerçeğin ipliği pazara çıktı derviş, hadi Yusuf’un bu pazarda satıldığını söylesene.
Ne fark etse boşa çıkıyor umut.
Umarsızlığımız katık ne de olsa mızıkçılığımıza.
Göğsünde uyandırdığım haylazlığımdan uyandırma beni.
Kentimizin ve kendimizin sıradanlığında iç çekişlerimizden tutuşuyor yetim yanlarımız.
Kesilen saçlarına göz kırparken geceler ve beşiklerimiz unutmuşken annelerimizin kokusunu,
biz kendimize bulmacalar oynuyoruz.
Çözümlensek ayrılık, yarım kalsak ihanet kesilecek içimiz.
Sahi sen oynadın bu oyunu değil mi derviş.
Yeter acı çekme derler...
Sözden değil özden gelir...
Duman olup tütme derler...
Benden değil közden gelir...
Akan bu yaşlar nedendir...
Elde değil gözden gelir...